26 Mayıs 2011 Perşembe

Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni..

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini..

Öyle..

Bu ruh haline o kadar çok alışmışım ki bazen bir ömrü böyle sonlandıracağımı düşünüyorum ciddi ciddi.Bir adam benimle olmayı neden istesin ,niye? Ben bile sıkılırken bu kadar kendimden, artık hiçbir umudum yokken hem de…
Hep kendimi tekrar ediyorum,görüyorsun değil mi hep böyle işte .
Hiç değişmiyor.
Hep böyle.
Ben hep böyleyim. 

Çoğunlukla hiç doğmamış olmayı diliyorum .Hastayım sürekli. Yemek ve içmek dışında işten ayrıldığımdan beri yataktan çıkmamaya gayret diyorum .O kadar çok arayanım var ki hep yalanlar söylüyorum onlara.” Telefonum bozuk,aaa canım görmedim kusura bakma” ..Benim yalnızlığım bunu tercih etmemden kaynaklanıyor. Çok kalabalığım ,boğuluyorum sanki… 

Az Canım Yanıyor Hepsi Bu…

Çok aşık olmuşum ve onu çek sevmişim ama sonrasında canım çok yanmış mesela.O hiç bilmemiş ama ben hep satırlara dökmüşüm içerimi mesela.O okusa bile tepkisiz kalmış ,canı sağolsun demişim mesela.Hep onu anımsatacak şarkılar dinlemişim ve sonrasında acıma avuç avuç tuz basmışım mesela .İyiyim demişim ;eşi dostu kandırmışım aklımca.Sonra bir günümü onunla geçireyim istemişim ama o “bir gün” hiç gelmemiş mesela.Hep içime dönmüşüm sonra kapı dışarı edilmişim mesela.Çokça yanmış canım sonra gidip yanlış doktorlara tedavi olmuşum mesela.Hep hasta dolaşmışım,içim dışıma çıkana kadar ağlamışım mesela .Ama bilmemiş bunları kimse.Havada asılı bir bulut olmak istemişim de kimse dikkate almamış isteğimi.



Herkes mutlu olsunmuş mesela …Masallar hep mutlu bitsinmiş.Mesela ben bunları yazmıyor olsaymışım da fonda ki şarkı beni iyi etsinmiş.Mesela ben bir ömrü sevdiğim adamla geçirseymişim,torunlarımızı sevseymişim..Sonralar da sevdiğim adamla el ele can verseymişim.Bir ömrü mutlu sonla bitirseymişiz mesela.







Öyle güzel geçmişim ki kendimden ,kendime gelmeye kıyamıyorum..

Anlayamıyorum ;nasıl oluyor da insanlar bu kadar mutlu görünebiliyor,nasıl böyle olmayı becerebiliyorlar? Nasıl gözlerinin içi böylesine gülebiliyor?
İşin aslı imreniyorum biraz.
Şaşkınım biraz.
İşsizim biraz.
Aşığım biraz.
Özledim biraz.

Başım ağrıyor.Herşey rahatsız ediyor beni bu ara.Herşey.Herkes.Mesela gözümün dalıp gitmesi de epey rahatsız ediyor beni,cebimde beş kuruş olmaması da.Bir de aşkla bakamadığım,sev(e)mediğim adamların bana “Sevgi’m” demesi …Sevdiğim adamın ettiği küfür bile hoşuma giderken ,başka ağzılardan duyduğum hiçbir sevgi sözcüğü iyi etmiyor beni işte.

Kendimi kanatıyorum en çok,zararım hep kendime.Canım yanıyor ..

Beceremiyorum bişeyleri,tahammülüm yok kimseye,başta kendime.Kimseyi dinlemiyorum kendimi de.Dedim ya başım ağrıyor işte.İç çekerek ömrümün geri kalan kısmını tüketmeye bakıyorum…Akl-ı eveli oynuyorum,ip atlıyorum,balkondan aşağı sarkıyorum..

Aklımın ipleri kaçmış meğer.

Not: SeniSeviyorum.



Bazen hoşçakal demen gereken zamanlar vardır. Acıtmasına rağmen denemeyi öğrenmelisin. Biliyorum, gitmene izin vermeliyim. Ama biliyorum ki nereye gidersen git asla uzakta olmayacaksın. Çünkü parlak bir yıldızın ışığı gibisin. Yaşamımda parlamaya devam edeceksin. Hiçbir mesafe bizi ayrı tutamaz. Sen benim kalbimde olduğun sürece, bu gözlerden hiçbir gözyaşı düşmeyecek. Çünkü aşkın gerçek sevgisi asla ölmez, sonsuza dek canlı kalır. Zaman sahip olduklarımızı alamaz. Birlikte olduğumuz zamanları hatırlayacağım. Zamanımızın bittiğini düşünebilirsin.
Not: Seni Seviyorum.



peynirlicips:

Bazen hoşçakal demen gereken zamanlar vardır. Acıtmasına rağmen denemeyi öğrenmelisin. Biliyorum, gitmene izin vermeliyim. Ama biliyorum ki nereye gidersen git asla uzakta olmayacaksın. Çünkü parlak bir yıldızın ışığı gibisin. Yaşamımda parlamaya devam edeceksin. Hiçbir mesafe bizi ayrı tutamaz. Sen benim kalbimde olduğun sürece, bu gözlerden hiçbir gözyaşı düşmeyecek. Çünkü aşkın gerçek sevgisi asla ölmez, sonsuza dek canlı kalır. Zaman sahip olduklarımızı alamaz. Birlikte olduğumuz zamanları hatırlayacağım. Zamanımızın bittiğini düşünebilirsin.Not: Seni Seviyorum.

Bir yanı hep eksik olanlara..

Ölümün kayıtlara intihar olarak geçmesi için can vermen şart değil,anla artık.Bir şarkıda da boğabilirsin kendini pekala ya da birini çok severek de kendinden vazgeçebilirsin mesela.Kimsenin umrunda değildir belki sağ kalıp kalmaman ama ruhuna bir fatiha okunacaktır inan.

Sürekli ellerini ovuşturuyor olman birini çok özlediğinden de olabilir mesela ya da gözlerinin dalıp gitmesi sevdiğinden kilometrelerce uzakta olman da olabilir.Hem belki de gece yatamıyor oluşunun tek nedeni O’na sarılamadığın içindir.Her ne geçiyorsa aklından siktir et bugün.Bir kahve hazırla kendine,fonda sevdiğin parça olmalı.Dikkat et hiçbirşey seni dağıtmamalı…



Ellerim diyorum çok üşüdü .Çok…


Garip rüyalar görüyorum.


Bazen garip rüyalar görüyorum, sonra onlara inanıyorum. gerçeklermiş gibi. bu sabah öyle uyandım. o kadar gerçek geldi ki, asıl gerçekliğimi sorguladım. hissettiklerim kendilerini sorgulattı. asıl gerçek dediğime bakma, ne bileyim hangisi gerçek aslında? rüyalarım zaten benim dünyalarım.
sonra aynadaki aksim yabancı geldi. kendime yabancı hissettim. kendi saçlarıma dokunurken ben, avuçlarımda hissederken üstelik, aynada bir başkası hareket ediyor , hiç tanışmadığım birinin yüzü kırışıyor, gözleri kapanıyor elleri oynuyor sanki.
o içimdeki ikilik de değil bu, başka bir şey.

Neden bu kadar susuyorsun.

Başından beri anlatmaya çalıştığını -yok anlatmak değil, hissettirmek. Evet, hissettirmeye çalıştığını, onun şimdi idrak ediyor olması ne kadar dokunabilirdi ki? 
Susmaları cezalandırıyor oluşu ne kadar acıtabilirdi ki?
Koskoca bir unutuşu da ardından getirmişse zaman, ne kadar geçebilirdi ki?
Hala can sıkıcı derecede genç ve canlı olduğunu vurguluyorsa ellerin, ne kadar kanayabilirdi ki?

-Neden susuyorsun?
-Çünkü.
Kara kutusu kendinden önce düşmüş uçaklar gibi.Nedeni bilinmeyenlerin ortasında.Enkazın altında aradığı kendini, parmakları ne kadar hissedebilirdi ki?
Ne kadar?
Sadece bu kadar.
Bu.


dizlerime çöküp, soracağım.
son bir dans için
son bir şans.
çünkü seninle, dayanabileceğim cehennemden;
senin elini tutmak için
herşeyden vazgeçerdim.

bizim için vazgeçerdim.

I wanna be there in the red, red morning.

Kirpiklerinin ne kadar güzel olduğunu çok kadın söylemiştir sana. Söylemeyeceğim. Göz kapaklarının ne kadar güzel olduğundan bahsedeceğim. O kadar güzeller ki. Hayır, aslında o kadar da güzel değiller. Ben sadece uyuyuşunu görmek istiyorum. Uyumanı hayal ediyorum. Göğüs kafesinin inip, çıkışını. Hayır, uyuyuşunu da görmek istemiyorum. Sadece uykumdayken ensemde nefesini hissetmek istiyorum. Kırmızı sabahları istiyorum.
Bağırarak.I wanna be there in the red, red morning.
Birazdan uyumaya gideceğim. Yorganımı alıp yanıma. Ve ben seninle uyuyacağım yorgansız uykuları hayal ediyorum. Hayal etmek değil. İstiyorum.
I wanna be there in the red, red morning.

Onlara bakmaktan nefret ettim, onlar utandığımı sandılar.

selinay:

Yeni geldin yorgunsundur dedi.
Evet, yorgundum aslında. Gözlerime bakakaldı. Değişmişsin. Çok değişmişsin dedi. Değiştim belki ama hala kalbimde bir yerdeydi. Cevap veremedim. Yoruldun, Biraz dinlen dedi. ‘Peki’ diyemeden sarıldı. Yıllardır bir özlem birikmiş içimde. Onu görünce anladım. Kaybettiğim sıcaklığı yine hissettim bedenimde ama eskisinden farklıydı. Çok farklı. Düşündüm. Özlemişim evet, ama umrumda mı? Umrumda değil.


Ama umrumda mı?
Umrumda değil.

Hiç gitmedim ben, gelmeyişini bekledim.

Ben, ben, buradayım! İsteyebileceğim her şeye sahibim. Yine de gerçek aşkı tattırdığın günden beri eksik bir şeyler var. İçimde olduğunu bile bilmediğim bir duyguyu hissettim sen gidince.
Yanlızlık…
Sana olan aşkımı her hareketimde, içime çektiğim her nefeste, attığım her adımda, hatta sustuğum zamanlarda bile anlatırdım sana. Bilirdin. Duygularından konuşmayı sevmediğinden değil, duyguların olmadığından susardın.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Aşk, için ateşle yanarken su bulamamakmış.

Susamakmış
Bir o kadar
Susmamakmış
Aşk, sen değilmişsin 
Sensizlikmiş
Bir o kadar
Seninleymiş
Aşk, bir çocukmuş
Ağlarmış
Bir o kadar
Ağlatırmış.


Bana aşkı veren sendin sonra alıp giden de.

Aşık olabilseydin..

Adam: Duyuyor musun?
Kadın: Neyi?
Adam: Sessizliği.
Kadın: Hayır. Sen hissediyor musun?
Adam: Neyi?
Kadın: Sensizliği.


Gidişine aşık olabilirim..

Sadece aşık olmak istiyorum.
İyi değil bu, hiç iyi değil. Vazgeç
-Mesela, kirpiklerinin en kısa olanına aşık olabilirim
İyi değil bu, hiç iyi değil. Vazgeç
-Mesela, sarılışına aşık olabilirim
İyi değil bu, hiç iyi değil. Vazgeç
-Mesela, ağlayışına aşık olabilirim
İyi değil bu, hiç iyi değil. Vazgeç
-Mesela, hayallerine aşık olabilirim.
İyi değil bu, hiç iyi değil. Vazgeç
-Mesela, saçlarının kokusuna aşık olabilirim
İyi değil bu, hiç iyi değil. Vazgeç
-Mesela, dudaklarında ki çatlaklıklara aşık olabilirim
İyi değil bu, hiç iyi değil. Vazgeç
-Mesela, gözlerini kırpmasına aşık olabilirim
İyi değil bu, hiç iyi değil. Vazgeç
-Mesela, tenine aşık olabilirim
İyi değil bu, hiç iyi değil. Vazgeç
-Mesela, gülüşüne aşık olabilirim
İyi değil bu, hiç iyi değil. Vazgeç
-Mesela, bakışlarına aşık olabilirim
İyi değil bu, hiç iyi değil. Vazgeç
-Mesela, uyumasına aşık olabilirim
İyi değil bu, hiç iyi değil. Vazgeç
-Mesela, ruhuna aşık olabilirim
İyi değil bu, hiç iyi değil. Vazgeç
- Neden vazgeçeyim?
İyi değil bu, hiç iyi değil. Vazgeç
-Neden?
Çünkü…
Çünkü, canın yanar. 
Çünkü, sevmeyecek.
Çünkü gidecek eninde sonunda.
-Mesela, gidişine aşık olabilirim.

Aşk.

Rüzgâr hiç bu kadar acımasız olmamıştı.
Tanrı bir gün affedecek hepimizi. 
Sahi, neden yazıyorum?
Saniyeler boyunca ölüp dirilişlerim tüm bunlar.
Ama bu sefer, saniyeler boyunca nefes alacağım.
Hiçbir şeyi, hiç etmeyeceğim.
Bitmesini istediğim sona kadar
Umursamadan
Yazacağım.

 

EĞER GECE BİTERSE DİYE.

Baş-ucumda duruyor resmin
Ucu ucuna bir aşkın ardından
Başka başka şehirlere dağılıyoruz
Sen bir şehri en görkemli yerinden vuruyorsun
Ben bir şehri en kuytu köşesinden terk ediyorum.
Eğer gece biterse diye
Güneşi saklıyoruz avuçlarımızda
Aşk niyetine.

Yıkılsa gökyüzü.

Yıllar sonra, elimizde sigara geçmişe buruşturulmuş dudaklarla bakacağız. 
Ellerimizde ki buruşturulmuş kâğıtlara rağmen.
Şimdi beni sevmediğini söyleyeceksin. Tüm orkestra susacak. İnsanın tırnaklarını söken bir cümle bu, farkında değilsin. Canım acımıyor. Kalbim için geçerli değil kurallar. Yıkılırsa gök-yüzü, bulutlar saçılır bahçelere. Bu beni rahatlatıyor. 
Şimdi sen beni sevmiyorsun ya, ne kadar sevinir sokak kedileri. Tanrı kıs kıs gülüyordur. Ne söylediysem sana unut, ne kadar öptüysem dudaklarını o kadar ölmeliydin. Önümüzde uzanan yıllar ne kadar kısaymış meğer. Atalarımız yanlış söylemiş be adam ” Hayallerini, aşkına göre uzat” olmalıymış. Bırak şimdi yorganı, ayağı. Gel al kollarının arasına beni. 
Kırılıyor artık kelimeler hecelerinin tam ortasından. Yazdıkça büyüyor evren, büyüyor yıldızlar. Milyonlarca insanın arasından hiç kimsenin omzuna çarpmadan sana gelmeyi başarmıştım. Omuzlarımı öperdin önceden. Yaşananları kavanozlarda saklamak işe yaramıyor artık. Anıların kokusu geçmiş dolaplardan. Naftalin dolusu çekmecelerde kalmış sevişmelerimiz. Bu hiç iyi değil. İyi değil yani, ayrı yataklarda aynı desenli yastıklara dökmemiz gözyaşlarımızı.
Sen mi daha iyi terk-ediyordun, ben mi daha iyi geride kalıyordum? 
Ruhuma dokunmak isteyenlerin elleri yanıyordu, seninse bedenine dokunabiliyordu sokaktan geçen her insan. Bizim farkımız buydu. Bizim ayrıcalığımız, bizim olmayan tek şey buydu. Belki de en çok bize kızmıştı Tanrı.
Kan tutardı beni, bu yüzden sevemedim asla saçlarını. Geç kaldığımız yerler vardı, hızlı adımlar atıyorduk bu yüzden. Ayrılığa daha erken ulaşmıştık ve yollarımızı ayırmıştı kaldırımlar. Böyle zamanlarda tüm pişmanlıklar kapımın önüne diziliyor. 
Başımı göğsüne yaslıyorum ve dudaklarımı okşuyorsun. Bordo duvarlı bir odada hayal kuruyoruz. Olmaması gereken her şey oluyor. Her şey birden bitiyor ve afallıyor hayallerimiz. Çırılçıplak kalmış aşkımızı dondurucu da saklıyordun ve evde hep yalın-ayak geziyordun. Kırılan camlar asla batmıyordu kalbine. 
Hecelerim hep sessiz harflerden kurulmuş, beni duymuyorsun. Sesli sesli harfler sarmıyor hecelerimi. Bu benim suçum değil, giden sensin. Senin yüzünden artık yağmur yağmıyor.
Tarifsizdir birinin dudaklarında takılı kalmak. İzin verseydin asardım kalbinin tavanına kendimi. Kaç ceset var orada? Kaç kadını öldürdü kelimelerin, kaç kadının boğazını sıktı hayallerin ve kaç kadın attı kendini gözlerinden?
Habersiz batıyordu güneş, kızgınlığım bu yüzden. Tüm aşıklar ona özeniyordu sanki, habersiz gidişler bu yüzden mi? Doğum sancısı çeken bir bulut gibiydi kirpiklerinden sarkan göz-yaşları.Yağmurlar, yağmurlar yağmurlar. 
Hiç sevmiyorum, yağmurlu bir günü pencere arkasından izlerken, kirpiklerini düşünmeyi. Fazla geliyordu bana yaşanılanlar.
Bırak elinden kalemleri diye bağırıyorsun birden.
Afallıyorum.
Yazma artık beni diye çığlıklar atıyorsun.
Baka-kalıyorum.
Bakıyorsun.
Yazmak bahane be adam, ben yaşlanıyorum seninle.
Kalmıyorsun.
Aksi bir ihtiyar geçiyordu yoldan, elinde sigara, gözlerinde hep geç kalınmışlıklar

Hani o güneşin batışı Bizi tanrıya inandırışı… Şu an o akşam aklımda, Ama çok zaman önceydi. Yaralarımız ağır değildi. Yine de, Bağışladım ben hepsini, Hem seni, hem de kendimi. O kadar yoktun ki…

Öfff. Hiç kıskanmıyorum gerçekten. 

Aklım mı? O yüzsüz bir misafir. Hep sende kalıyor.

Suskunluğun en bilmediğim dilini konuşuyor ve yine en bilmediğim dillerde susuyorsun.

Son satırlar..

Beni güzel hatırla bunlar son satırlar…. 
farzet ki bir rüzgardım esip geçtim hayatından 
ya da bir yağmur sel oldum sokağında 
sonra toprak çekti suyu… 
Kaybolup gittim belki de bir rüya idim senin için.. 
Uyandın ve ben bittim…. 

Beni güzel hatırla 
çünkü sevdim seni ben herşeyini…. 
Sana sırdaş oldum dost oldum koynumda ağladın .. 
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini beni üzdün kınamadım 
Alışıktım vefasızlığa el oldun aldırmadım…


.Beni güzel hatırla bunlar son satırlar…. farzet ki bir rüzgardım esip geçtim hayatından ya da bir yağmur sel oldum sokağında sonra toprak çekti suyu… Kaybolup gittim belki de bir rüya idim senin için.. Uyandın ve ben bittim…. Beni güzel hatırla çünkü sevdim seni ben herşeyini…. Sana sırdaş oldum dost oldum koynumda ağladın .. Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini beni üzdün kınamadım Alışıktım vefasızlığa el oldun aldırmadım…
.
.
.
              -Orhan Veli KANIK
.

Çünkü benim sevgim senin tahmin edemeyeceğin kadar büyük. İkimizi de yetecek kadar.

-Beni sakın bırakma.
+Saçmalama. Mümkün değil.
-Hep yanında olmak istiyorum. Keşke bu mümkün olsa.
+Olucak. Sakın bi yere kaybolma.
-İstesende gidemem.
+Gitme. Ne olursa anlat bana. Neye sıkılırsan. Ne sıkarsa anlat. Benimle öğren. Yanında olmak istiyorum.
-Yanımdasın zaten. Fazla anlayışlısın. Katlanıyosun.
+Başka ne yapıcaktım? Hem sen de benim yanımda olursun ödeşiriz.
-Olurum tabi.
+…
Canım yandı. Nerdeydin? Şimdi nerdesin?

-Beni sakın bırakma.
+Saçmalama. Mümkün değil.
-Hep yanında olmak istiyorum. Keşke bu mümkün olsa.
+Olucak. Sakın bi yere kaybolma.
-İstesende gidemem.
+Gitme. Ne olursa anlat bana. Neye sıkılırsan. Ne sıkarsa anlat. Benimle öğren. Yanında olmak istiyorum.
-Yanımdasın zaten. Fazla anlayışlısın. Katlanıyosun.
+Başka ne yapıcaktım? Hem sen de benim yanımda olursun ödeşiriz. 
-Olurum tabi.
+…
Canım yandı. Nerdeydin? Şimdi nerdesin?

Sanırım o artık yalnız ve bu beni ürkütüyor. Bir süredir kiminle olduğunu, kimi düşündüğünü, kimi özlediğini, sevdiğini bildiğim fakat şimdi ne halt yediğini bilmediğim bir insana dönüştü. İyi tarafından bakacak olursak, o kimseyi sevmeyecek, sevemeyecek. Eninde sonunda benim gibi, benim kadar yalnız kalacak. Beni özlese de özlemese de. Sevse de sevmese de. Canı hep yanacak hep. - Yalnızlıktan


Evet, unutamadım ve unutmak için hiç bir çaba göstermedim.

Defalarca aldatıldım.
Defalarca kovuldum.
Defalarca terk edildim.
Defalarca suçlandım.
Defalarca azarlandım.
Defalarca eleştirildim.
Defalarca ağlatıldım.
Defalarca bırakıldım.
Defalarca,
Sevildim ama.
Evet, unutamadım ve unutmak için hiç bir çaba göstermedim.
Çünkü defalarca sevildim.
Çünkü her defasında sevdim onu…

Aşk yok, artık yok ama zamanla alıştım … Senle ben hep böyle kalacağız Gitgide eriyip yok olacağız Yavaş yavaş…

O giderse ölürüm dediklerimin hepsi gitti ve ben hala yaşıyorum.

O giderse ölürüm dediklerimin hepsi gitti ve ben hala yaşıyorum.

Özledim ''Çok''.

Canını yakmak belki de en son isteyeceğim şey olurdu. Tüm bunlara dayanıyor olsam seni hayvan gibi özlememem gerekirdi.Ancak;
“Bir gece korkuyla uyanıp merak edip kızar diye aramakta tereddüt ettin mi hiç.
Onu başkasına dokunurken,gülerken görüp için kan ağladı mı?
Hiç onun gülüşünü özledin mi?
Onunla konuşurken ona çok uzak olduğunu, ulaşamayacağını hiç fark ettin mi?
Onunla geçtiğin sokaklarda gözyaşlarını sildiğin oldu mu?
İlk elini tuttuğundaki gibi titredin mi hiç?
Sana bakarken fark edip de bakışlarını kaçırmayıp tebessümle bakmaya devam ettiğininde çocuklar gibi mutlu oldun mu?
Onu özledin diye (yaşadıklarınızı onun saçmalık saydığı halde) birlikte geçtiğiniz sokaklarda tek başına gözlerin yaşlı yürüdün mü?” lerle 
“Artık dayanamıyorum.” larla değil
“Ne olursa olsun ben seni bekleyeceğim.” lerle
“Seninle olmak istiyorum.Lütfen gitme.” lerle gel bana. 
özledim.
çok.

Bak şöyle yapalım, sen kendime zarar vermemi istemiyorsun ya hani; O zaman gel beni sen öldür.

Hep kötüydün..

Sen kötüsün.Hep kötüydün.
Her fırsatta ‘Ben sana karşı hep iyi oldum.’ derdin.Başıma bir şey gelmesin isterdin.Derslerime kadar karışırdın üstelik.Ne çok kızardın.Sen gerçekten bana karşı hep iyi olmaya çalıştın.
‘Ben sana değil, bizi nasıl bu duruma düşürdün ona üzülüyorum.’ demiştin.Ne çok kızmıştım sana.
Ve ben defalarca hata yaptım.Sonra biz defalarca hata yaptık.
Sonra insanlar hatalarımı gördükçe bana kızmaya başladı.Kimse onları bilerek yaptığımı anlamadı.Kimse sen gelip beni kurtar diye hata yaptığımı bilmedi.
Sen bile anlamadın.
En çok sen kızdın bana.
En çok seni kaybettim ben.En çok bizi kaybettim.


 Sen kötüsün.Hep kötüydün.
Her fırsatta ‘Ben sana karşı hep iyi oldum.’ derdin.Başıma bir şey gelmesin isterdin.Derslerime kadar karışırdın üstelik.Ne çok kızardın.Sen gerçekten bana karşı hep iyi olmaya çalıştın.
‘Ben sana değil, bizi nasıl bu duruma düşürdün ona üzülüyorum.’ demiştin.Ne çok kızmıştım sana.
Ve ben defalarca hata yaptım.Sonra biz defalarca hata yaptık.
Sonra insanlar hatalarımı gördükçe bana kızmaya başladı.Kimse onları bilerek yaptığımı anlamadı.Kimse sen gelip beni kurtar diye hata yaptığımı bilmedi.
Sen bile anlamadın.
En çok sen kızdın bana.

En çok seni kaybettim ben.En çok bizi kaybettim.
Aynı kağıdın arka ve ön yüzleri gibiyiz. Sonsuza dek beraber; ama hiçbir zaman birbirlerini görmeyen.

Hani derler ya ‘ben sensiz yaşayamam’ diye. İşte ben onlardan değilim. Ben, sensiz de yaşarım. Ama seninle, bir başka yaşarım. “Nazım Hikmet

Kanatları var. Ama uçamıyorlar. Sen uçabilen kuşlardan mısın?

Evet bazen çenem düşer ve çok konuşurum. Bazen de hiç konuşmam susup otururum. Bazen kendimi çok salak hissederim bazen de iyi. Böyle şeyler dinlerim. Sözlere takılırım. Bazılarını sahiplenirim falan. Sonra dışarı çıktığımda o şarkıyı duyunca moralim bozulur. O benimdi diye. Böyle saçmalıklarım var.
bayatkahve:

Ona sarıldığınızda her şeyi unutabiliyorsanız, aşıksınız demektir.

Kalp atışlarım.

Hissediyor musun? 
Sıcak ayaklarından başlıyor vücuduna yayılmaya. Kalp atışların hızlanıyor. Ağzında tekilanın acı, limonun mayhoş tadı. Ellerinde terimin tuzu. Bir nefes daha?
Parlıyorsun. Sakalların yanıyor, boynun terliyor. Bilmiyorsun. Bilmiyorum. 
Işıklar. Hep açık kalsın. Görmeliyim. Duvarlar sarı. Yağmur yağıyor.
Yer sallanıyor. Ritm. Kollarımda geziyor. Ellerimde. Parmaklarımda yakalıyorum, sana dokunuyorum. Artık seninle. Hissediyor musun?
Korkuyorsun, biliyorum. Ben korkmuyorum. 
Düşünebiliyor musun? İlk defa sarhoş oluyoruz. Sen bende, ben, sende. 
Çiçekler açıyorum. Kokluyorsun.
Gözyaşlarım. Titriyorsun. Gülüyorum. Öpüyorsun. Ruhum senin mi? 
Hiç olmadığı kadar.
Ayak parmaklarım uyuşuyor. Daha önce hiç görmediğim kadar büyüksün. Daha önce hiç görmediğin kadar çocuğum. 
Korkmuyorsun. Güveniyorum. Ayak parmaklarımı öpüyorsun. Gözlerinde eriyorum. 
Rahatla. Suyunu iç. Ve öp beni.
Artık ölebiliriz.
Hem, cennet dedikleri bu oda değilse, başka neresi olabilir ki?




Hiçbir şeye değişilmeyecek anlar vardır ya hani.. İşte bu da böyle bir şey.. 

Yoksun!

Ben sana mecburum,sen yoksun.
Hep böyle olmaz mı zaten? Birinin birine ihtiyacı vardır, o kişinin de başkasına. Yani iki taraftan biri genelde olmaz. Suçlayamazsın tabi. Niye yoksun diyemezsin. Çünkü genellikle sen de olman istenildiği yerde olmazsın. Seni bekleyen de olur hani bi’yerlerde.
E o zaman mutlu olanlar nasıl mutlu? aşık?
İşte kahpe kader bazılarını öyle bir karşılaştırıyor ki iki insanda olması gerektiği yerde olması gerektiği insanla olabiliyor. İster uzun ister kısa zamanda.
Bize de onları izleyip kafamızı yastıklara vurmak düşüyor.
Yastıklara (!).
Bunları düşünüp yazıyorum da kafamı yastığa vurduğum falan yok ha. Kafamı yastığa vursam fazla sürmez uyurum zaten.
hmmolduozaman:

Bu tatil çok verimsiz bi o kadar da sıkıcı. Hiç birşey yapmıyorum. En erken 3’te yatıyorum, en erken 2’de kalkıyorum. Devlete dair yaptığım en hayırlı iş kitap okumak o da pek devleti ilgilendirmiyo gerçi, neyse.
Kimin kimin bu sessiz eller,
Mor halkalı yaralı gözler,
Kıyılarıma vuran sen misin?

Bir zamanlar.

Tıpkı uykum gibiydin bir zamanlar. Hatta baya eskiden diyebilirim. Öyle bir gelirdin ki karşı koymak imkansız olurdu. Ki ben asla koyamazdım zaten. Öyle tatlı öyle güzeldin ki hiç uyanmayabilirdim. Şimdi durumlar biraz değişik. Şu an çok uykum var mesela. Karşı koyamıyorum. Uyumamam lazım. Elimden geleni yapıyorum ama sanırım telefonun alarmını kurup 1 saat uyumayı seçicem. Sen. Yoksun. Nedenini anlamadan bilmeden çıkıp gitmişsin. Bitmişsin. Diyorum yine uykum gibi aniden çıkıp gelsen elim alarma mı giderdi yoksa mutfağa kahve yapmaya mı?
İnan bilemiyorum.

Ben yokmuşum gibi.

Ben yokmuşum gibi
Sen rahat yaşa
Hiç olmamış farzet
Keyfini bozma
Sen güçlü ol yine
Gücünle hırpala
Beni yaktığın gibi..
Git yak onları da
Bana neler oldu?
Ne oldu?
Anlatmam! Anlatmam!
 violetgarden:

Zamanında içime çektiğim bir nefes gibisin. Bırakasım yok seni, nefes alasım yok. Biliyorum ki ağzımı açtığımda tekrar içeri çektiğim sen olmayacaksın, gideceksin. Nefes almazsam da boğulacak, sonsuz yalnızlığa gömüleceğim.
Ama bakıyorum da, her iki türlü öleceğim.

Nerelerde bulsam..

İçimdeki sen, karşıma gelsen
Beni onun gibi sevsen 
Yüzünü saklama benden, 
Sevmesen de korkmam senden. 
Hani sen de ağlamayanlardandın, 
Ağladın işte 
Az kalsın beni de ağlatacaktın 
Ağlasam keşke.


İçimde yaşadım.

Burda olmanı çok istedim. Evet çok özledim zamanın da. Ama hiçkimseye hiçbir şekilde keşke burda olsaydı diye haykırmadım. Kimseye de n’olursun dön demedim. Seni bekliyorum demedim. İçimde yaşadım. Keşke geri gelse değil de keşke hiç gitmeseydi dedim. Diyemezdim. Çünkü o zamandan sonra tekrar gelince hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Olmuyor. Bir ilişki tek bir insanın isteğiyle yürümüyor. Biliyoruz.
Ama burda olsaydın. Fena olmazdı da. Demem işte. Diyemem. 
Eğer birşey demem gerekiyorsa: keşke gitmeseydin.
Ama aslında hiç olmadın ki. Bu yüzden iyiki de gittin.
 

Belki, bazen..

Bazen nasıl duracaklarını bilmiyorlar. 



Zaman geçtikçe hayattan çok şey öğrenmiyoruz aslında.Tek bir şey öğreniyoruz ”acıya dayanmak”.
Her yolun sonunda karşımıza çıkan o değil mi.Ve hayatın zor olduğunu hepimiz biliyoruz çok iyi değil mi.Yapabileceğimiz bir şey var mı.Yok.
-Belki bazen olabilir.-
Bunu düşünürken birden kendimi okyanusun en ortasında, en dibinde hissediyorum.Denizin değil bu defa okyanusun en ortasında, en dibindeyim.Sonra geçmişi düşünüyorum.Beynimin içinde canlıyor yine olanlar.
-Tam karaya yaklaştım derken fırtına kopuyor.Bir bakıyorum kaçmaya çalıştığım noktaya geri dönmüşüm.Bıkmıyorum ama.Kurtulmaya çalışıyorum.Ben çırpındıkça daha dibe batıyorum.Farkındayım.-
Hayat, en dibe çekiyor.Ve elimden bir şey gelmiyor.Tam suyun üzerine çıkıp derin bir nefes alacakken, ”artık karaya ulaşmaya çalışmıyorum, sadece nefes almak istiyorum” diyecekken hayat tekrar dibe çekiyor.Bu kez daha da derine üstelik…
Kurtulmak imkansız.Ve ben artık kimsenin her şey düzelecek demesini istemiyorum.

Kaybolursam şarkı söyle.

Şimdi yanımda olsaydın,
Sarılsaydım sıkıca sana.
Sen deseydin yine
“Öyle kal hiç bırakma”

Beni duyuyorsan gel gir rüyalarıma.

Sanki hiçbirşey olmamış.

Seni tutamıyordum. Sadece bunun için ağlayabiliyorum artık.

Seninle..


Yeni bir dil yarattık seninle.
Konuştukça, anlattıkça, anladıkça daha da yalnız kaldığımız..
Yeni bir dil yarattık seninle.
Herkese ses olduğumuz,
Sesleri duyduğumuz,
Acılara dokunduğumuz,
Mutlulukları gördüğümüz;
Ama kendimize kör, kendimize sağır, kendimize dilsiz olduğumuz..

aortum:

Coğu tebdil-i kıyafet giymiş gibiydi. Ne sözleri gerçek, ne nefesleri. Tek başına bir oda da onca insanla….Korkutmuyor değil insanı. Sende görmüşsündür onları.Bir otobüs durağında, bir yemek masasında, mağzada, plajda, sokakta belkide yatağında. İşte o an kaybediyorsun herşeyi. Tek başına kalıyor dilin. Arıyor yirmidokuz harfi. Onca sesin yanında sesizlik hepsinden beteri. Kelimelerime ihanet hepsi. Anlar gibi yaptıkça daha çok kalbine bastırıyorsun sahip olduğun herşeyi. Kurşun geçirmez duygular. Muhtaçlığın esareti akar damardan. Onca kalabalıkta bu kadar yalnızlık. Yazık…. Yazık, çünkü dün böyle değildi. Yalnızlığında ki kalabalık arttıkça değişiyor hepsi. Sevenin olsun istemiyor insan. Kelimeleri ihanete uğramasın yeter. Sevsinler diye değil yaşamın. Kötü yarında kötüyse ve siyahı sahiplenmişse atıyor kalbin. Gözler kalpte olsa ya. Onlara göz bile fazla. Görmeyenin yanında görünmez olmak çokta zor değilmiş. Görünmeden sevmek, sevişmek, yaşamak umarsızca cırılçıplak bir atın omuzunda ama ona yük olmadan yaşamak. Hangi renksin diye sorduğumda cevaplıyamıyorsa ya da değişiyorsa her gün rengi siktir et aslında böylesi daha iyi…Coğu tebdil-i kıyafet giymiş gibiydi. Ne sözleri gerçek, ne nefesleri…

Şaşırtan hiçbirşey kalmamış..

Çığlıklar kesilmiş, uykular düzenli.
Şaşırtan hiçbir şey kalmamış artık beni.
Huzur; kavgaların, bitişlerin, kalp kırıklarının sonrasında beni telkin eden tek şey olmuş. Masaların kalabalıkları, eşlerin dostların geri dönüşü benim dönüşüm olmuş.

Zaman akarken acılar da akıp gidiyor.
Yaralar kapanıyor, izleri bile kalmıyor nasılsa.
Atmış olduğunuz sesiz çığlıklar, sizi tanıyanlara garip geliyor belki de.
Geride bırakmaya çalışırken her şeyi, bütün gerçekler burnunuzun dibinde bitiveriyor ne yazık ki.
Duymak istemediklerinizi duyuveriyorsunuz oradan buradan.

Sevmek acı çekmektir, sevmemek ölmek.Sevmek zevktir ama yanlız sevilmenin hiçbir zevki yoktur.

Öyle anlar vardır ki hayatta boğazında bir şeyler düğümlenir, gözlerin dolar ve ne ağlayabilirsin ne de konuşabilir.Belli edemezsin,belli etmeni istemez,belli etmeni sevmez.Seni de sevmediğini düşünürsün seni öper sana dokunur ama içten içe bir şüphe kemirir durur içini.Günün sonunda seni seviyorum dedi diye avunursun.Sen mi fazla üzerine düştün acaba?.Bu sorunun cevabı yoktur işte.Yaptıklarını sorgulamaya başlarsın.O ise varolan gerçekleri görmemen için gözlerini kapatır durur.Sen zorla gerçekleri söylediğinde ise neden bu konuyu sürekli açtığını sorar bunu yapmamanı söyler.Oysa senin amacın ertelememektir yaşanacakları, acıları.Direnirsin, kızar.
Tamam gidiyorum!Ee yani!Değiştirebileceğin bir şey değil bu!Konuşmayalım artık bunu!

Aklının ve kalbinin ona evet dediği yerde aşıksındır.
Aklının hayır kalbinin evet dediği yerde sadece sevgi ya da küçük bir hoşlantı vardır.
Aklının ve kalbinin hayır dediği yerde ise yapacak hiç bir şey yoktur.”

Başka son yok .

Şöyle bir durup yaşadıklarımı ve hayatımı düşündüğümde çoğu kez üzüldüğüm geliyor aklıma.Yeni sevgili eski sevgililer hep aynı olaylar ve hep üzülen ağlayan içen sapıtan bir ben.Yaşananlar aynı, sorunlar da.Aynı dertler ve hep ağlayan kadınlar üzülen, incinen,  düşüne düşüne kafayı yiyen.Değer mi? Ya da değer miydi bunca üzüntüye?Hiç sanmıyorum.Sonunda bir kaç silik anısı kalan ilişkiler her ne yaşanmışsa yaşansın unutulan yüzler.Hep aynı.Çıkmazlar, sorunlar ve sonunda hep yalnızlık.Uyuyamıyorum, aslında uyumak da istemiyorum  silik yüzleri yaşananları her anı her sevinci her adamı hatırlamak istiyorum.Olmuyor.Eskisi gibi acıtmıyor içimi hepsi.Bazılarını düşündüğümde garip oluyorum sadece sonra geçip gidiyor.Özgürlüğe bu kadar düşkün olmak belki de hatam.İlgisiz sevgisiz ve soğuk adamlarla geçirdiğim zamanı özgürlük sanmam.Beni sahiplendiğini yanımda olduğunu hissettirdiği her an kendimi kısıtlanmış hissetmem ve beni kısıtlayan her duygudan kaçmam.Hatta bazen aşktan bile.Ayrılık acısıyla öldüğümü sandığım adamlar yoklar şimdi.Ve ben çok iyi biliyorum ki hiç bir ayrılık acısı öldürmüyor insanı.Her unutulan adam gibi bu adam da unutulacak ayrıldığımda.Ama koyuyor yine de.Eskiler için konuşmak kolay, her ne kadar ara ara hortlasalar da.Asıl yeniyi silip atmak zor geliyor.Yaşananlar ne kadar yakınsa acısı da o kadar fazla oluyor.Hiç birinin birbirinden farkı yok gözümde.Bittiği anda ilişki silinmeye başlıyor herşey.Sonra tek tip oluyorlar.Halbuki hepsiyle ayrı ayrı birlikteyken ne farklılıklar söylerdim.Ama yok, hiçbiri, hiç bir anı, hiç bir acı.Yalnızlık var bir şişe de şarap ve bira Başka bir son yok. 

Herkes gider sevgilim..

Ve gider,
Tüm kavgaları üzüntüleri sevinçleri kahkahaları herşeyi arkasında bırakır.
Havalimanına varış, check in, son bir sigara belki binlerce kere söylediği sakın ağlama sözü ardından güzel bir öpücük ve pasaportta son kez el sallarken ağlamamak için dudaklarımı kanatırcasına ısırmam, rahat dur oralarda/buralarda nasihatleri ve biter..
Hala gittiğini idrak edebilmiş değilim aslında.Hala bir şok durumu.Yarın birlikte olacağız yine sanki, ya da bu akşam onunla olacağım gibi.Zor tutuyorum kendimi.Halbuki eve geldim bağıra çağıra ağlayabilirim artık, kimseden çekinmeme utanmama gerek yok ama ben ağlamıyorum.Hissizleştim gibi ve nedenini bilmediğim bir rahatlama var.Bir de korku, sahi neden korkuyorum ben?
Bu yalnızlık çok şey öğretecek bana.

iyi misin?

İyi misin?” sorusuna neden hep yalan söylüyorum ben?Hayır iyi değilim işte, hatta çok kötüyüm.Gözlerim de ağlamaktan şiş akşamdan kalma ya da çok uyumuş falan da değilim.İşin açıkcası zaten rahat uyuyamıyorum bile.Uyanıp darlanıp dönüp duruyorum yatakta.Derslere gelemiyorum çünkü canım hiç bir şey yapmak istemiyor yaklaşan final döneminde de hepsi götüme gircek o bile umrumda değil.Okulun bir sene daha uzaması kaçınılmaz.Telefonları çoğu zaman açmıyorum çünkü kimseyle konuşacak dert anlatacak halim yok.Sigara içmekten her an ölebilirim günde 2 paketi buluyor artık.Yetmiyor hiç bir şey, ne alkol ne de sigara.Acıları saklama konusunda ve gülen eğlenen maskemi takıp gezmek konusunda mükemmelim bu konuda şüphesiz ki anneme çekmişim.Dışarı çıktığımda bambaşka biriyim eve döndüğümde ise yine bambaşka.Hiç bir şey içimi açmıyor bu aralar en ufak bir sözle gözlerim doluyor.Öyle çok biriktirmişim ki içimde.Her an patlamaya hazırım.Uzun lafın kısası hiç iyi değilim ve iyiymiş gibi yapmaktan ve iyi olduğumu söylemekten çok yorgunum.